1982
Anayasasının bugüne kadar 14 defa değişikliğe uğramış bulunması,
toplumsal gereksinimleri karşılamadaki yetersizliğini göstermekte, anayasal düzenin istikrarlı
yapısını bozmakta ve Ülkemizin yeni bir anayasa ihtiyacının varlığını ortaya koymaktadır. Nitekim bu ihtiyaç, 1990’lı
yılların başından
itibaren bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının
(1992 TÜSİAD, 2000 TOBB, 2001 ve 2007
Türkiye Barolar Birliği) yeni
anayasa taslakları hazırlamalarına yol açmıştır.
Alternatif olarak hazırlanan bu anayasa taslakları genellikle kamuoyunda
yeterli ilgiyi görememiş ve ülke
gündeminde önemli bir yer almamışlardır. Buna
karşın, Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından hazırlatılan Yeni Anayasa Taslağının önümüzdeki
günlerde Türkiye’nin ana gündem maddesi olması beklenmektedir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep
Tayyip ERDOĞAN’ın
talebi üzerine, Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN’un başkanlık
ettiği akademisyenlerden oluşan bir Bilim Kurulu tarafından hazırlanan Yeni
Anayasa Taslağı’nın,
devlet-toplum-birey arasındaki ilişkileri
düzenleyen bir toplumsal sözleşme olması
hedeflenmektedir. 1982 Anayasasına göre daha demokratik ve sivil bir Anayasa
olması beklenen Taslağın, aynı
zamanda daha kısa ve öz (1982 Anayasası 177, 1961 Anayasası 157 maddeden oluşmakta iken, Yeni Anayasa Taslağı 137 maddeden teşekkül
etmektedir.) hükümler içerdiği
görülmektedir. Gerek yapılış tarzı ve
gerekse içeriği
bakımından geniş bir tartışma platformu oluşturması
beklenen söz konusu Anayasa çalışması,
Türkiye’nin AB standartlarında bir anayasaya kavuşacağı beklentisiyle Avrupa Birliği tarafından da destek görmektedir.
Cumhuriyetimizin
değiştirilemez
temel nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini tam
olarak hayata geçiren, bireylerin haklarını en etkili şekilde koruyan, temel hak ve özgürlükleri 'İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ve
'Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin getirdiği
ilke ve standartlarda güvence altına alan,
yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkileri parlamenter sistem esas alınarak açık,
net ve anlaşılabilir
bir şekilde belirleyen, temsili
demokrasiden katılımcı demokrasiye geçiş sağlayan, daha kısa, öz ve açık bir Anayasa
hazırlanması hususu, 60. Hükümet Programının ana hedefleri arasında sayılmıştır.
137
maddeden oluşan ve yaklaşık 38 sayfa gerekçesi olan taslağın bundan sonra başta sivil toplum kuruluşları ve akademik çevreler olmak üzere
kamuoyunun tartışmasına
açılması ve 2008 yılında ülkemizin gündeminde önemli bir yer tutması
beklenmektedir. Cumhurbaşkanı’nın
yetkilerinden dokunulmazlıklara, Türk tanımından YÖK’ün işleyişine kadar
birçok yeni düzenlemeler içeren Anayasa Taslağı,
Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûra kararlarının yargı denetimi kapsamına
alınması, uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı
yolunun açılması gibi kamu idaresi ile ilgili önemli yenilikleri de beraberinde
getirmektedir.
60. Hükümet Programında, yeni
anayasanın devlet-toplum-birey arasındaki ilişkileri hak, özgürlük ve sorumluluk temelinde düzenleyen bir
toplumsal sözleşme
niteliğinde
olması ve olabilecek en geniş
toplumsal uzlaşmayla
hazırlanması gerekliliğinden
söz edilmektedir.
1961
ve 1982 Anayasalarından farklı olarak, demokratik siyasal rejimin normal olarak
işlediği bir dönemde, olağan bir yasama meclisi
tarafından hazırlanıp kabul edilecek yeni bir anayasanın bu haliyle sivil bir
uzlaşma
anayasası olacağı
görüşü,
yeni anayasanın yapılış
yöntemine karşı
getirilen eleştirilere
bir cevap olarak ileri sürülmektedir.
Yeni
anayasa taslağının içeriğine baktığımızda ise,
aşağıda
belirtilen değişikliklerin ön plana çıktığını görmekteyiz:
- Başlangıç bölümü daha kısa olarak yazılmakta, değiştirilemezliği 4 üncü madde ile hüküm altına alınan 2 nci ve
3 üncü maddelerde Cumhuriyetin niteliklerine dokunulmaksızın bazı iyileştirici ve biçimsel değişikliklere
gidilmekte, bu kapsamda, başlangıç
kısmına atıfta bulunulmamakta,
- Devletin “dili
Türkçedir” ifadesi yerine “resmi dili Türkçedir” ifadesi kabul edilmekte (Md.3),
- Herkese din
değiştirme
hürriyeti verilmekte (Taslak Md.24/1),
- İlk ve ortaöğretim
kurumlarında din eğitimi ve öğretimi, isteğe bağlı kılınmakta (Md. 24/4),
- Vatandaşlık tanımı
olarak “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan
herkes Türk’tür.” ibaresi yerine “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese, din ve ırk farkı gözetilmeksizin
Türk denir.” İfadesi kullanılmakta
(Md.35 alternatifli),
- Yükseköğretim kurumlarında
kılık ve kıyafet serbest bırakılmakta (Md. 45/6 alternatifli),
- Cumhurbaşkanının
görev ve yetkileri azaltılarak sembolik düzeye indirgenmekte ( Md.81),
- Cumhurbaşkanının tek başına
yaptığı işlemlere
karşı yargı yolu açılmakta (Md.82),
- Genelkurmay
Başkanının savaşta Başkomutanlık
görevlerini Cumhurbaşkanı namına
yerine getireceğine ilişkin ibareye yeni düzenlemede yer verilmemekte
(Md.90),
- Milli Güvenlik
Kurulu’na Başbakan başkanlık etmekte (Md.91 alternatifli),
- Yüksek
Askerî Şûra Kararlarına karşı yargı yolu açılmakta (Md.94),
- Mahalli idareler seçimleri de dört yılda bir
yenilenmekte (Md.96),
- Uyarma
ve kınama disiplin cezalarına karşı yargı
yolu açılmakta (Md.98), memurlar ve
diğer kamu görevlileri hakkında ceza
kovuşturması açılması için idarî merciin
izni aranmamakta (Md.98),
-
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 17 üyesinden beşi birinci sınıfa
ayrılmış
hâkim ve savcılar arasından TBMM'ce seçilmekte (Md.109),
-
Anayasa Mahkemesi'nin
üye sayısı artırılarak asıl üye yedek üye ayrımına son verilmekte, 17 üyesinden dokuzu diğer yüksek mahkemeler, sekizi de TBMM tarafından belirli vasıfları
haiz kişiler
arasından beşte
üç çoğunlukla
seçilmekte (Md.112),
-
Yüce Divan yeniden düzenlenerek Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel
Kurulu üyelerinden oluşan bir
karma mahkeme oluşturulmakta
ve Meclis Başkanı ile
Genelkurmay Başkanı ve
Kuvvet Komutanları da yüce divan kapsamına alınmakta ve Yüce Divan kararlarına
karşı temyiz yolu açılmakta (Md.119),
- Başlangıç kısmı anayasa metnine dahil edilmemekte
(Md.136).
Şüphesiz yukarıda bir kısmını saydığımız ve kamuoyunun anayasa gündeminde en çok
yer alması beklenen değişiklikler yanında, Yeni Anayasa Taslağı’nın temel hak ve özgürlükler,
devlet-toplum-birey ilişkileri ve devletin
ana görevlerini yürüten kurumları bakımından birçok değişikliği de beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Bu değişikliklerin
önümüzdeki günlerde ayrı ayrı gündeme geleceğine kesin
gözüyle bakmak durumundayız. Nitekim birçok hukukçunun üzerinde önemle durduğu, meclisin yeni bir anayasa yapamayacağı görüşüne karşı, hükümet çevreleri son günlerde tasarıyı
“mevcut anayasayı değiştiren” bir tasarı şeklinde takdim etmeye başlamıştır.
Sonuç
itibariyle, yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç, aynı zamanda Ülkemizin varlığı açık olan anayasa meselesinin ortadan
kaldırılmasına da katkıda bulunarak gelişmekte olan
toplumumuzun önünü açabilecek bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Cumhuriyetin temel niteliklerine
bağlı, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter
devlet yapısını koruyan, idarenin bütünlüğü ilkesini
benimseyen, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan yeni bir
Anayasa Taslağı’nın,
devlet-toplum-birey arasındaki ilişkileri
düzenleyen bir toplumsal sözleşme niteliği kazanabilmesi için toplumun tüm kesimleri
tarafından tartışılması ve
millî mutabakatın en geniş biçimde sağlanması büyük önem arz etmektedir.
YENİ ANAYASA TASLAĞI NELER GETİRİYOR?
Şubat 2008 - Yıl 97 - Sayı 246