Selçuk Oksal Uçmağa Vardı

Mart 2010 - Yıl 99 - Sayı 271

        1980 öncesinde, ülkücü hareketin fikrî muhteva ve güçlü mücadele azmine karşılık, görsel ve yazılı basındaki imkânları ‘yok’ denilecek kadar azdı. Bu olumsuzluklara ilaveten, özellikle bizim gibi karikatürle ilgilenenlerin başka handikapları da vardı. Bunların en önemlisi, tüm dünyada etkili ve yaygın bir anlatım aracı olan karikatür sanatına, bizim camianın pek sıcak bakmamasıydı.  Selçuk’u, bu şartlarda yaşama ve hizmet savaşı veren, milliyetçi bir karikatür dergisi olan “Çaylak Millî Mizah Dergisinde tanımıştım. 

         

                        Lise yıllarında başlayan ve üniversite yıllarında da devam eden karikatür merakım, 1970-71 yıllarında bir gazetede çizdiğim günlük karikatürlerle artarak sürmüştü. Bu ilgi ve arayışa bağlı olarak, Çaylak dergisi ve onu yaşatanlarla, 1977’nin Temmuz ayında tanıştım. Derginin mucidi ve lokomotifi avukat Enver Kaynak’tı. Selamet K. Bayhan’ın da eşsiz katkılarını unutmamak gerekiyor.  Karikatürist ve mizah yazarları; Sait Kıran, Hasan Gürpınar, Selçuk Oksal, Serdar Sağlam, İsmet Keten, Ömer 76, Halil Nejat Altındağ, Ali Yurtgezen, Şamil Elbeğ ve Erbay Kücet ise, bu derginin omurgasını teşkil ediyordu. Dergiyi keşfetmemin hemen ardından, “29’undaki en yaşlıları (!) olarak” ben de bu kadroya iltihak ettim.      

                

                        Derginin ilk merkezi ve hazırlandığı yer, Ulus-Rüzgârlı sokakta, köhne bir binanın girişindeki 5-6 metrekarelik bir odadan ibaretti. Sanırım bu oda, daha önce müracaat memurluğu için kullanılmıştı. Büronun tüm donanımı, kırık-dökük üç-dört sandalye ve küçük bir masayla üzerindeki bir telefon makinesinden ibaretti. Bu “muhteşem”(!) büroda toplanılıyor, karar veriliyor ve dergi hazırlanıyordu. Basılan dergilerin dağıtımı da, yine imkânsız gibi görünen bir yöntemle gerçekleştirilmişti. Buna göre; dergiler, Türkiye genelinde il ve ilçelerdeki ‘eş, dost, tanıdık’ kitapçı ve gazete büfeleri ile ‘gönüllü’ temsilcilere gönderiliyor, toplanan dergi bedelleri satıldıktan sonra parası postalanıyordu.

         

                        Bu şartlarda yayın hayatını sürdürmeye çalışan Çaylak Dergisi, Selçuk gibi birçok ülkücü gencin bu alandaki yeteneklerinin keşfedilmesinde ve fikrî hayatımıza katkı sağlamalarında, eşsiz bir hizmet ifa etmiştir. Birlikte çalışmanın, dayanışmanın, fikrî mücadele vermenin gururunu yaşatan bu arkadaşlarımı, bugün de minnetle anıyorum. Aslında, Selçuk’un da aralarında bulunduğu bu az sayıdaki idealist ve amatör ruhlu genç insan, hiçbir finans gücü olmayan, hatta asgari imkân ve donanımdan bile yoksun olan bu derginin yaşama azmini temsil ediyordu.

         

                        Karikatürle ilgilenenler bilir; özellikle fikrî karikatürde asıl olan ‘en az çizgi ve yazı’ ile ‘en fazla mesajın’ verilebilmesidir. Bu çerçevede, Sevgili Selçuk’un çizgileri kendisine özgü, usta bir karikatürist olduğu tartışılmaz. Nitekim Çaylak mizah dergisi ve daha sonra yazıp çizdiği Gırgır, Çarşaf, Hamle, Töre ve Türk Yurdu gibi dergilerde yer alan tüm karikatürleri gibi, 20-25 yıl öncesine ait karikatürlerinin bile, belirtilen özelliklere sahip olduğunu görüyoruz.

         

                        Selçuk Oksal, Çaylak Dergisi’nden sonra başladığı öğretmenlik hayatı ve ABD’de aldığı eğitim sırasında da karikatür çizmeyi ve mizahî yazarlığını sürdürdü. Yazıları, onun karikatüristliğinin yanı sıra, iyi bir yazar olduğunun da delili niteliğindedir.

         

                         Ailesi, kişiliği, arkadaşlığı ve ülkücülüğünün yanı sıra, karikatürleri ve mizahi yazıları onun geride bıraktıkları. Bunların yanı sıra, bana da hediye ettiği ve mizahi hikâyelerden oluşan“Bir Gecede Düzelen Ekonomi”adlı kitabının da, çok değerli bir miras olduğu şüphesiz.

         

                        Selçuk, sigara ile “başı belada” olan arkadaşlarımızdandı. Bütün telkinlere rağmen, bu alışkanlığı aynı yoğun dozda devam etti. Sigaranın, onun sağlığını törpülediğini, özellikle lise yıllarından beri arkadaşı olan Serdar Sağlam hocamın hep endişe ile izlediğini biliyoruz. Geçen yılın sonlarında, akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle bir süre hastanede tedavi gördü. Ancak, ziyaretçi yasağı olduğu için ziyaret edip görüşemedik. Vefat haberini, kadîm arkadaşı Serdar hocam telefonla iletmişti bana. Eşinin memleketi olan Denizli’den ebedî hayatına uğurlandı.

         

                         Sevgili Selçuk Oksal, en verimli döneminde Hakkın Rahmeti’ne kavuştu, “uçmağa vardı”.

         

                         Onu muhabbet ve rahmetle anıyor, camiamıza ve ailesine başsağlığı diliyoruz.    

                                           

                      

          

         

                                                                                                            


Türk Yurdu Mart 2010
Türk Yurdu Mart 2010
Mart 2010 - Yıl 99 - Sayı 271

E-Dergi: Ücretsiz

Sayının Makaleleri İncele